Burada yeni bir oyun yaratma ve yaratılan oyunun geliştirmesini ele alacağız. Bu oyunun temellerini oluşturacaktır ve zaman içerisinde oyunu daha da geliştireceğiz. Burada yazılanların hiç biri gerçek değil sadece oyunun bir parçası olduğu unutulmamalıdır:
YARATILIŞ EFSANESİ (Birinci Bölüm)
Zamanın olmadığı bir geçmişte evrenin tümü aydınlık madde ile doluydu. Sonsuz bir düzen ve altın kurallarla var olan her şey sabit bir durumdaydı. Sonsuz düzen aydınlık maddenin kalbinin tam ortasında bir karanlık madde belirmesiyle sarsılmaya gebeydi (olasılık parametresinin başlangıcıdır bu olay ve aydınlık maddeye göre limit alındığında karanlık madde bir hiçti). Karanlık madde, aydınlık maddeyi kendine çevirebilecek bir bilgiye sahipti ve bu bilgiyi kullanarak büyüdü. Karanlık maddenin büyümesiyle aydınlık madde hiç hissetmediği bir çekimsel kuvvetle karşılaşmıştır (aşkın ilk tohumlarının atılması aydınlık ve karanlık madde arasındaki cekimsel kuvvetten doğmuştur). Karanlık madde ve aydınlık madde arasındaki aşk çekimsel kuvveti, karanlık maddenin aydınlık maddeyi yok edecek ciddi bir duruma gelmeye başlamasıyla karanlık maddede oluşan hükmetme duygusuna karşılık aydınlık maddede yok olma duygusunu yaratmıştı(hükmetme ve yok olma tohumları burada oluşmuştur). Aydınlık madde tüm varlığını enerji olarak tek bir noktaya çekip savunmaya geçmişti(ilk kaçma ve kendini savunma tohumları burada atılmıştır). Karanlık madde tüm evreni kaplamıştı ve aydınlık madde bir nokta olarak patlayana kadar sabit kalmıştı. Aydınlık madde, var olma mücadelesini karanlık maddeye karşı vermek için bilgiyi üretmeye çalışmıştır(aydınlık madde daha önce bilmediği bilgileri burada keşfetmiştir ve en önemlisi karanlık maddeyi aydınlık maddeye çevirme bilgisinin keşfedilmesidir ). Karanlık madde ile aydınlık madde arasında oluşan aşk çekimsel kuvveti nefrete dönüşmüş ve aralarındaki mücadele aydınlık maddenin patlamasıyla başlamıştır(zaman parametresinin oluşumu bu olaydır). Sonsuz bir zaman sonra Samanyolu Galaksinin Güneş Sisteminde yer alan Dünya adındaki gezegende Avrupa Araştırma Merkezi(İsviçre-CERN)’de yapılan deneylerle elde edilen yeni madde kullanılarak bilgisayar teknolojisi yardımıyla gerçek evrenin kapısının açılması başarılmıştır (Bu kapıdan yansıma sonucu oluşan bedenin geçişi yoktur çünkü bedenin kendisi hiç var olmamıştır. İnsanlar dağınık durumda bulunan ruhunu beyin diye algılanan merkezde toplayabildiğinde yaratılan geçiş kapısından ruh geçebilmektedir.) Gizli şekilde örgütlenen dünyanın en iyi internet korsanları kapıyı ele geçirdi ve bu kapıyı yaratılış efsanesi oyunuyla gizleyerek internet ağına yaydılar. İnsanların yapması gereken sadece korsanlar tarafından oluşturulan gizli geçidi açıp bedenlerini bırakarak bilgisayar oyunu olarak gizlenen kapıdan gerçek evrene girmesidir. Gerçek evrende savaşın yansıması değil gerçeğiyle yüzleşeceklerdir insanlar. Gerçek evrende ya karanlık madde ya da aydınlık madde tarafını seçerek varoluş mücadelesi verilmesi gerekmektedir. Gerçek evrendeki kurallar aydınlık madde tarafından oluşturulan altın kurallar ve karanlık madde tarafından oluşturulan değişkenli kurallardır. Altın kurallar evrenin tüm her yerinde aynıdır ama değişkenli kurallar evrenin farklı yerlerinde farklı kurallar olarak kendini göstermektedir. Geçiş yapanlar kendi kurallarını oluşturarak evrenin kurallarını değiştirme gücüne sahiplerdir. Değişken kurallar olarak ilk başta evrene etkiyen kurallar daha da güçlenerek altın kural olabilmektedir. Burada maddenin büyüklüğü önemli değil önemli olan bilginin nasıl örgütlenebildiğidir. Örneğin bir güneşi yaratarak savaşabilirsiniz veya bir virüs yaratarak savaşabilirsiniz. Maddeler arasında dönüşüm bulunmaktadır ve eğer gerekli bilgiye sahipseniz bunu gerçekleştirebilirsiniz. Yaşamınızda gördüğünüz tüm maddeler gerçek evrende bulunmaktadır. Hatta sahip olduğunuz bilgileri de burada kullanabilirsiniz. Karanlık madde ve aydınlık madde arasındaki savaş, birisinin evreni ele geçirmesine kadar devam edecektir. Yansımadan oluşan sanal dünyadan internet korsanları tarafından yaratılan gizli geçişi kullanarak yansımadan oluşan bedeninizi bırakarak ruhunuzla gerçek evrene gelip tarafınızı seçerek bu savaşı sonlandırın. Bu çağrı gerçek evrendeki savaşçılardan gelmektedir.
YARATILIŞ EFSANESİ (İkinci Bölüm)
Oyundaki temel felsefe: yaşadığımız dünyanın gerçek olmayıp birer yansıma olduğunu ve ruhumuzun bu yansımalar içerisinde hapsedildiğinden kendi kararlarımızı verememekteyiz. Ama yaratılan oyunda sadece beyin kullanılarak oyun ışık hızına yakın bir zamanda oynanmaktadır ve bedenin kısıtlanması olmadan ruh oyunda kendi kararlarını vererek savaşmaktadır. Oyunun yaratılma mantığı: oyun insan yaşamın bir parçası değildir, oyunun bir parçası insandır. Oyun teknolojisi: şimdi kullanılmayan ama gelecekte kullanılacağı tahmin edilen bir teknolojidir. Işık hızıyla merkezi bir sisteme(oyun algoritmasının çalışma kalbine) bağlanmış bu oyun için oluşturulmuş özel bir ağ ve bu ağa beyinlerin bağlanacağı özel cihazlarla oluşan bir teknolojidir. Oyun algoritması: karanlık madde ve aydınlık madde denilen iki farklı yapı bulunmaktadır. Bu ikisinin birer merkezi bulunmaktadır ve bu merkezler yapay zekâ kullanılarak yaratılmışlardır. Bu merkezlere karanlık ve aydınlık madde tarafını seçen insanların beyinleri bağlanmaktadır. Üçüncü merkez ise savaş alanıdır ve savaşın yönetilmesini yapay zekâ kullanarak gerçekleştirilmektedir. Bu üç merkez, ağın omurgasını oluşturarak insan beyinlerinin aydınlık – karanlık savaşına hizmet etmektedir. Üç merkez omurga sadece oyunu ayakta tutmaya yani sanal bir evren yaratma ve bunun gelişimini kontrol edebilmekle uğraşmaktadır. Aydınlık merkez, oyundaki (bağlanan insan beyinleri dâhil) belirsizlikleri temel kurallar oluşturarak kontrol altına almaya çalışmaktadır. Karanlık merkez ise temel kuralları yıkarak belirsizlikler oluşturmaya çalışmaktadır. Her beyin bir koloni gibi çalışmaktadır. Bu koloniler kendi öz savunmaları ve kendilerine ait bilgileri bulunmaktadır. Aynı zamanda tarafı olduğu kolonilerle ortak koloniler oluşturabilmektedir. Koloni içerisinde bilgi işlenmesi beyinler ile olmaktadır. Bilgi; kendisine ait, seçtiği tarafa ait ve karşı taraftan çalınan bilgilerin toplamıdır. Oyun oynanması: herhangi biri oyun merkezine gelip beynini bağladıktan sonra oyunu oynayabilir. Oyundan çıkmak için bir zaman kurabilir veya bir anahtar oluşturabilir. Beyinler kendi savunma mekanizmalarını oluşturarak kendi bilgilerine erişilmesini önlemeye çalışmalıdırlar. Tarafı olduğu kişilerle özel bağlantılar kurarak(bağlantı güvenliği yine kullanıcılar tarafından sağlanmaktadır.) bilgi alışverişinde bulunabilirler. Karşı taraftaki beyinlere saldırarak bilgiyi çalabilmekteler. Elde edilen bilgileri kullanarak istediği görüntüyü oluşturulabilirler. Hatta dünyalar dahi kurabilirler. Karanlık maddenin merkezi tamamıyla karanlıktır. Aydınlık madde merkezi tamamıyla aydınlıktır. Her iki merkezde insanın bir görüntü oluşturma olasılığı yoktur ve buralarda bilginin saf halleri bulunur. İnsanlar karanlık maddeyi seçmişler ise görüntü olarak karanlık ama bilgi olarak belirsizliği oyun evrenine hâkim kılmak için çabalamalılar. Taraf olarak aydınlık madde seçilmiş ise görüntü olarak aydınlık ama bilgi olarak belirsizlikleri temel kurallara bağlayıp evreni belirsizliklerden kurtarmalılar. Burada oluşan savaş bilgi savaşıdır. Karşıdakinin bilgisini ele geçiren beyin o bilgiyi kendi hizmetinde kullanabilir. Oyun sonsuzdur hiçbir zaman sonlanmayacaktır. Olasılık parametresi: beyinlerin bağlanmasıyla var olan oyun kurallarının değişime uğramasıdır. Aynı zamanda beyinlerin birbirinden etkilenmesi (anlaşma-savaş) de bir olasılık parametresi yaratmaktadır. Her beyin içerisindeki bilgiler oyuna bağlanmasıyla bu parametre değişkenliği artmaktadır. Zaman parametresi: ışık hızına yakın olup beyinlerde yarattığı etki çok büyüktür. Hükmetme ve yok olma tohumu: bir insanın beynindeki bilgiyi ele geçirirseniz o bilgiye hükmedebilirsiniz ve istediğiniz şekilde kullanabilirsiniz. Bir insanın beynindeki bilgiyi çalabileceğiniz gibi yok edebilir veya değiştirebilirsiniz. Kendini savunma tohumu: her oyuncu kendi beynindeki bilgileri çalınmasını engellemek için özel savunma yöntemlerini(algoritmalarını) kullanabilmesidir. Aşkın tohumları: evrende oluşan sevme, nefret, hükmetme, yok olma duygusu, zaman, olasılık, kendini savunma içgüdüsü, beyinlerin birbirinden etkilenmesi sonucu oluşan kuvvet, duygular, duygusuzlar, belirlilik, belirsizlik gibi olan her şeydir yani evrenin varoluş amacının kendisidir aşk. Özgürce yaşamayabiliriz ama özgürce düşünebiliriz bundan dolayı piyasa kaygısı olmayan böyle uçuk bir oyun yazmayı uygun buldum. İlk gördüğünüz focus bir karanlık maddeye örnek teşkil ederken eğer biraz olsun oyunu burada aydınlatabildimse burası da aydınlık maddeye teşkil ediyor. İşte bu iki durumun beyinlerinizde yarattığı duygudur yaratılış efsanesi. Belki hayata geçmeyecek ama yazarken beni mutlu edebilecek bir oyun yazmayı tercih ettim ;)
YARATILIŞ EFSANESİ (Üçüncü Bölüm)
Kapitalizm, para kazanmanın tek yolunun bir konuda uzmanlaşmak olduğunu ifade etmektedir. Günümüz toplumunda zeki görünen bireylerin para kazanma konusunda zeki olduğu söylenebilir. Peki zeka kavramı bununla ölçülebilir mi? İşin komik tarafı kendini zeki gören bireyin aslında salaklaşmaya doğru ilerlediğidir. En büyük yalansa yaşadığımız çağdaki insanların varoluşumuzdan bugüne kadar en zeki dönemi yaşadığı yalanıdır. Kapitalizmin getirmiş olduğu zekanın sonucu olarak uzmanlaşan ve duygusuzlaşan insan toplulukları ortaya çıkmıştır. Duygusuzlaşan ve bir konuda uzmanlaşan bireyler insan olarak nitelendirilebilir mi? Başka pencereden baktığımızda yapay zeka ürünü robotlar insanlaşır mı? İnsanlaşan robotların üretilmesi zorluğu karşısında robotlaşan insanların oluşturulma çabası tüm bu sorulara cevap niteliğindedir. Sadece tek seçeneğe mi mahkum kalacağız? Hayır! Cevap geçmişimizde saklıdır. Koparılmış geçmişimize dönüp bakmayı becerebildiğimizde uzmanlaşmanın yerine her şeyden biraz bilen insanların olduğu görülecektir. Sonuç olarak iki seçenek karşımıza çıkıyor: bir konuda uzmanlaşıp para kazanmak veya her konuda bilgi sahibi olup para kazananları yönetmek. Beyninizi serbest bıraktığınızda aslında her şeyi biliyorsunuzdur bunun cevabını bildiğiniz gibi. Bilinmeyen tek şey insanın kendisidir. Her şeyi bilmek de aslında beynin kullanıldığı anlamına gelmez. Önemli olan beynin hangi hedefe odaklandığı ve neyi fethetmeyi kendine görev edindiğidir. Unutulmamalıdır ki beynin savaş alanında mücadelesi onu daha da üst bir seviyeye çıkaracaktır ve bu savaşta hiç bir zaman kaybeden olmayacaktır.
CERN Avrupa Nükleer Araştırma Merkezinde evren ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Kimsenin bilmediğiyse ulaşılan bilgileri karanlık madde ve aydınlık madde olarak iki saf bileşene ayırıp iki farklı merkezde bu bilgiler saf haliyle depolanması ile uzay araştırmaları yapan dünyadaki tüm kuruluşların katıldığı yaratılış adı verilen toplantıydı. Toplantıya katılanların ortak kararı oluşturulan karanlık ve aydınlık merkezleri güçlendirmek için elindeki tüm bilgilerin kullanılacağı kararıdır. Projenin adını da 'Yaratılış Efsanesi' adını koydular. Sonraki Toplantıda dünyanın en iyi yazılımcıların bu bilgilerin akışını gerçekleştirecek alt yapıyı oluşturması adına katılmaları kararlaştırıldı. Bu iş için dünyanın birçok yerinde en iyi diyebileceğimiz yazılımcıların listesi oluşturulup bunlara yaratılış projesine katkı sağlaması için teklifte bulunulacaktı. Yaratılış Efsanesi projesinin gerçekleştirilmesi için bilimsel harcamaların %10 kadar bütçenin buraya aktarılacağına dair anlaştılar. Toplantıya katılanlardan bazı kuruluşlar aşağıdadır:
İkinci toplantıda yazılımcıların da katılmasıyla proje somut hale getirildi. Her şey tamamdı ve Yaratılış Efsanesi projesi hayata geçirilmesi için bir engel yoktu. Toplantıdan alınan kararlar uygulanmaya başlandı. Tüm güncel bilgiler saf hale getirilip oluşturulan aydınlık veya karanlık madde merkezinde depolanmasına yönelik altyapı oluşturuldu. Asıl sorun bu iki bilginin birbiriyle iletişime geçebileceği yapay bir sistem yaratmaktı. Yazılımcıların üstün çabaları sonucunda iki merkez birbiriyle iletişime geçti ve bu iletişimden yeni bir evren oluşturulmasının ilk adımlarını gerçekleştirdiler. Hiç beklenmedik bir sorun vardı amaçsızca bu iki merkez birbiriyle iletişime geçiyordu ve kullanılan yapay zeka yaratılan yeni evreni ayakta tutamıyordu. Yaratılış Efsanesi sadece bir kuram mıydı? Tüm bu çabalar ve kaynak boş bir hayal için mi harcandı?
Üçüncü toplantı diğerlerin aksine çok hararetliydi. Ayrılan bütçe ve emek düşünüldüğünde projenin sonlandırılması dahi tartışılıyordu. Bu kaos ortamında bir ses yükseldi: "Bizim için anlamsız olmasının nedeni yarattığınız sistemin insancıl olmamasından kaynaklı olabilir mi?" Bu soruyla salonda bir sessizlik hakim oldu. Belki de beynin farklı bir şekilde çalışıp farklı bir pencereden bakmamıza imkan vermesi bir çözümü ortaya koymak bakımından fırsattır. Kaos ve çatışmalar, yeni antlaşmaların ve durulanmanın doğum sancıları olabilirdi. Tartışmalar sistemin nasıl insancıl olacağına kaydı. Uzun tartışmalardan sonra aynı ses tekrar bir sessizlik yarattı: "Biz sistemin nasıl insancıl olduğunu tartışacağımıza beyinlerimizi sisteme entegre ettiğimizde sistem bunun cevabını bize verecektir." Bu çözüm derin bir birleşmenin ilk adımlarını oluşturacaktı: teknolojinin insanla gerçek buluşması. Oluşturulan yapay zeka bizden uzaktaydı ve hiçbir zaman insancıl değildi ama beynimiz insanın kendisiydi. Bu toplantıda nörobilimcilerin eksik olduğu fark edildi. Asıl soru şuydu beynimizin elektronik aletlerle nasıl iletişim kurabileceğidir. Toplantı sonunda uzmanlık alanı beyin olan bir grubun oluşturulup toplantıya çağrılmasıydı. Diğer önemli sonuç ise beynin bilgisayar ile iletişimi üzerinde yapılan tüm çalışmaları tek bir alan üzerinde toplamak ve buna gerekli bütçeyi de oluşturarak bunun hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlamak yönündeki karardır.
Bilgisayarlar bulunmadan beyinlerimiz vardı. Bilgisayarların yaratılışı, sanayi devriminin getirmiş olduğu akımla insanlar için sıkıcı olan tekrarları onlar için yapmaktı. Ama geldiğimiz noktada yaratılan zeki yazılımlarla birlikte beynin bir yansımasıdır bilgisayarlar. Beynimiz mi zeki bilgisayarlar mı gibi kıt bir tartışma yürütmeden nasıl iletişime geçebileceğine odaklanılması doğru olandır. Bu odaklanma birçok sonuç verdi. Bilim bir yalanı kullanarak bu konuda ilerliyor: "bedensel engelli insanların hayatını kolaylaştırmak adına bilgisayarla iletişime geçirmeye çalıştığı yalanıdır." Asıl hedef vücutlarımızı devre dışı bırakarak direk beyin ile bilgisayarı iletişime geçirmek. Çünkü zaten bedenimizi kullanarak bu iletişimi gerçekleştirebiliyoruz. Bedensel engelli insanların bilgisayarlarla iletişimi demek, bedenlerimizin gereksizliğini tartışmanın ilk adımı demektir.
Beyin-bilgisayar arayüzü araştırmaları ilk kez 1970'li yıllarda NSA ve DARPA desteğiyle Kaliforniya Üniversitesi'nde başladı.[1] Beyin-bilgisayar arayüzü ifadesi bu çalışmaların ardından yayınlanan makalelerde ilk kez kullanılarak böylelikle bilim literatürüne girmiş oldu.
Daha dördüncü toplantı olmadan yeni bir bilim ortaya çıktı bunun adı: "neurocomputer (Bilgisayar nöronları)". Bilgisayar nöronları topluluğu, beyin ve bilgisayar iletişimi gerçekleştirecek nörobilimciler ve bilgisayar mühendislerinden oluşmaktadır. Yani tıp alanının mühendislikle kesişimidir bilgisayar nöronları topluluğu. Bu topluluğun görevi dünyada bu konuda yapılan tüm çalışmalar arasında bağlantı kurmak ve gerektiğinde çalışmalara yön verecek şekilde yönetmektir.
Yaratılış Efsanesinde yaratılan karanlık ve aydınlık merkezin yapay zeka sistemleri geliştirildi. Aynı zamanda beyinlerin bilgisayarla konuşmasını sağlayacak teknoloji elde edildi.
Herhangi bir yapay zeka sistemi insancıl olmayı başaramadı. Çünkü yapay zeka sistemlerinde duyguyu bulamazsınız. Yapay zeka sistemleri insan gibi düşünebiliyor ama insan gibi hissetmiyor. İnsan beynine bir şey öğretebilirsiniz duygu olmadan bu bilgiyi beyin en düşük nöron bağlantılarıyla kaydeder ki yapay zeka sistemleri sadece beynin bu kısmını karşılamaktadır. Peki duygular öyle midir? Hayır! Duygular, beyinlerde bir şehre atom bombası atıldığında yarattığı etkiyi yaratmaktadır. Yani bilinç altı merkezinden doğarak tüm beyne elektron dalgası yaymaktadır. Bunların sonucudur duygu ve beyin bu duygu bilgisini bir ömür tutmaktadır. Bazen bu bilgi bilinç altında tutulduğu için fark edilmemektedir. Çıplak gözle görebilmek için bilinç altınızı açmak gerekebilir. Uzman olmayan kişilerin buraya çıplak bir müdahalesi beyinde telafi edilmeyecek hasarların ortaya çıkmasına sebep olabilir!
Dördüncü toplantıda artık somut bir şeyler ortaya çıkmıştı. Bu toplantı artık meyveleri birleştirip sonuç ortaya konabilecek bir toplantıydı. Bu toplantıyı özel kılan başka bir şey de Yaratılış Efsanesine entegre edilmesi gereken bir beynin olması konusunda herkesin hemfikir olmasıdır ama nasıl bir beyin ve kimin beyni olacağı asıl tartışma konusuydu. Tartışmalar sonucunda herkes şunu fark etti: Orada bulunan herkes bir konuda zekiydi ama her konuda zeki değildi hatta bazı konularda salak oldukları bile söylenebilir. Tabi orada bulunanlar zeki olma egosuyla tatmin olacak insanlar olmadığından bazı durumlar karşısında aptal olduklarını fark etmeleri uzun sürmedi. Sisteme eklenecek beyin bir şey bilmemesi başka bir ifadeyle her şeyi bilmesi gereken bir beyin olmalıydı ve o beyin kendi eksiklerinin farkına varıp sistem içinde kendini geliştirip sistemin ayakta kalmasını sağlamalıydı.
Albert Einstein, 17 Nisan 1955 tarihinde, 76 yaşındayken, göğüs ağrısı şikayeti ile Amerika’nın New Jersey eyaletindeki Princeton Hastanesi‘ne başvurur. Ünlü fizikçi kurtarılamaz ve ertesi sabah, patlamış aort anevrizması nedeniyle vefat eder. Vefatı hemen ardından, Einstein’in cenazesine otopsi yapılmaya koyulur ki, bu tip ani ölümlerde, ölüm nedenini anlamak için yapılan rutin bir uygulamadır. Hastane patoloji uzmanı Dr. Thomas Harvey, bunu fırsat bilerek yaptığı otopside bir çok kuramın sahibi Albert Einstein'ın beynini bilimsel çalışmalarda sonradan kullanılmak üzere çalmıştır.
Aslında cevap belliydi yüzyılımıza damgasına vuran bir bilim adamının beyni en doğru olandı ve Albert Einstein, insan doğasına aykırı olarak her şeyi farklılıklarından değil benzerlik penceresinden bakarak bilginin efendisi olmayı başarmış biri olarak tarihe adını yazdırmıştır. Albert Einstein'a ait olan beynin parçalandığını ve çalışma için dağıtıldı söylenmekteydi. Toplantıdaki herkes bu dedikodunun bilimsel yalanlardan birisi olmasını umuyorlardı. Eğer beyin parçalanmamış ve bozulmamışsa yeni teknolojiyle beynin tekrar çalıştırılması imkan dahilindeydi. Bununla ilgili bir komisyon oluşturuldu. Komisyon Dr. Thomas Harvey bizzat ziyaret ederek Yaratılış Efsanesi projesinden bahsettiler. Dr. Thomas Harvey, beynin kendisinde olmadığını ve bir bütün olarak özel muhafaza edilen beynin sadece özel kişilerin bildiği hatta siyasilerin dahi bilmediği bir yerde saklandığı itiraf etmiştir. Bu beyin sistemin kalbiydi ve o yaşıyordu. Belli çalışmalardan sonra beyin alınarak canlı hale getirildi ve Yaratılış Efsanesine dahil edildi. Sistem tamamdı ama test için birisi gerekiyordu. Tek bir beyin bağlayarak test edeceklerdi. Sorun şu ki eğer bağlanacak beyin saldırıya geçerse yönetimi Albert Einstein'ın beyninden alıp kendisi sistemin yöneticisi konumuna geçebilecekti. Sistem kendini sürekli geliştirirken böylesi bir saldırı yıkım olabilirdi. Sisteme bağlanacak beyin nasıl olmalıydı? Sisteme bağlanılacak beyin kendini arayan ve bulmak isteyen bir beyin olmalıydı. yaratılış efsanesinin diğer amacı hasar gören beyni onarmaktır. Bir sonbahar akşamı saat 17:25 aranılan beyin için ilk kıvılcım oluştu. Her akşam aynı saatlerde bu beyin izlenmeye başlandı. Yağmur yağdı ve yapraklar birer birer göz yaşı döker gibi döküldü. sonbahar geçti. kış geldi bembeyaz gelinliğini giymeye başladı hayat. İlkbahar geldi ve hayat canlanmaya başladı. En son yaz geldi tüm sıcaklığıyla ... zaman acımazca geçip dururken bu kişi sadece seyredildi. Bu kişi doğru olan mıdır? Evet bu aranılan beyindi. Yapılması gerek tek şey farkında olmadan onu sisteme dahil etmekti. Bir email gönderilmesi kararlaştırıldı. Kabul etmesinden sonra Yaratılış Efsanesiyle bağlantı kurulması sağlandı. İlk defa iki beyin, vücut olmadan iletişime geçti. Bu iletişimle birlikte bilimde bulunmayan kuramlar ortaya çıktı ve sistem çıktısı olan bu bilgiler, insanlığı daha yüksek düzeye ulaştırma amacıyla bir başlangıç olması açısından önemliydi.
Beyinlerin iletişimi sonucu ortaya çıkan yeni kuramlar nelerdi?